Söz

Hobi,Elişleri,Gezi,Doğa,Yaşam,Sanat
Hobby,Handmade,Travel,Nature,Life,Art

HAYATIN CEPLERİNİ BİR SİLKELEYİN HELE,
NELER DÜŞECEĞİNİ BİLEMEZSİNİZ !

2.11.2013

Bir Kadın :Şafak


Size bu konuşmayı; her şeyin yasak olduğu genel kurulda yapıyorum.... Ortalama yaşın 50 olduğu bir mecliste su içmenin dahi yasak olduğu bir genel kurulda çalışıyoruz. Yaşlı haklarının, hasta haklarının bile düşünülmediği bir genel kuruldan söz ediyorum..1. Turist olarak bile gitmediğiniz coğrafyalarda, Afganistan’da, Yemen’de, İran’da, yıllarca türban kullanmaya mecbur edilmiş biri olarak yapıyorum. Mecliste pantolon giymesi, bir erkek vekil tarafından engellenmiş, bir kadın vekil olarak yapıyorum. Olmayan bacağı, erkekler 

tarafından siyaset sohbetine dönüştürülen biri olarak yapıyorum. Ve artık AKP nin başı açık vitrin vekillerinin; emanet oyları, gerçek sahibelerine geri verme zamanının gelip çattığını düşünüyorum. AKP’ yi iktidara taşımış asıl kadınlarının meclis koltuklarını almalarının hakları olduğuna inanıyorum.Elbette ülkemde sekülerizmin geleceği ile ilgili muazzam endişelerim var. Ama kaygım türbanla, kırmızı ruj arasına sıkıştırılmış semboller değildir.2. Demokrasi paketinde aynı ideolojiyi paylaşan erkek polis doğal karşılanırken; türbanlı kadın polise yasak gelmesine çok şaşırmıştım. Daha vahim bir cinsiyet ayrımcılığı olabilir mi? Ben polisin başındaki türbandan değil, bana vaat ettiği şiddet geleceğinden korkarım.Mecliste, Cem evi açmak için Diyanetten fetva isteyen anlayıştan korkuyorum. Yani bir inancın ibadet hakkını diğer inancın iznine bağlayan anlayıştan korkuyorum. Hukukun karşısına dini koyan anlayıştan korkuyorum.Kadın özgürlüklerinden asla korkmam. Söylemek isterim ki; Özgür bir hayat çok yavaş kurulur ama çok hızlı yıkılır.Tam da bu nedenle, çiçekli başörtüsü ve daracık pantolonuyla, Çamlıca parkının kuytularında, sevgilisiyle öpüşen genç kıza, özgürlüğünü Mustafa Kemal’e borçlu olduğunu hatırlatmak istiyorum.Türbanla özgürlük ilişkisi bıçak sırtı gibidir. Bir yandan inanç özgürlüğünü temsil eder, öte yandan inanç baskısını.. Birçok kadın inanarak örtünürken, birçok kız kendilerini kontrol eden aile güçleri tarafından zorla kapatılırlar.Clinton, 2007 de “Kadın değişirse, gelecekte değişir, ”demişti. Hatta Emine Erdoğan o kadar beğenmiş olmalı ki; geçenlerde konuşmasında kullandı. Sosyal özgürlük alanlarımız, geleceğimizden çalınarak, birer birer imha ediliyor. Beş yaşında örtülen, on beş yaşında evlendirilen kızlarımıza bakalım. Geleceğimiz gerçekten kadınlarımızın hali üstünden, berbat bir şekilde değişiyor. Biz kültür olarak hiç önemsemeyiz ama her özgürlük aynı zamanda büyük bir sorumluluktur...Türbanlı kadın vekillerden beklentim büyük; Mesela, ülkemin neden, kadın hakları konusunda dünyanın yüz yirmincisi olduğunu anlatmalarını bekliyorum. Neden, 57 İslam ülkesindeki toplam kadın hakları ortalamasının, tek başına Birleşmiş Milletlerde bile yer alamayan Tayvan seviyesine erişemediğini açıklamalarını bekliyorum. Bundan böyle; mini etek giydiği için işten atılan, sol kulağı küpeli olduğu için dövülen,dekoltesi bakanın hoşuna gitmediği için linç edilen, oruç tutmadığı için öldürülen, Hıristiyan olduğunu gizlemek için isimlerini değiştirenlerin güvenlikleri, herkesten çok bu kadın vekillere emanettir. Artık, türbanı bir insan hakları ihlalinden, bir insan hakları kazanımına dönüştürmek, onların sorumluluğudur..İnanç özgürlüğünün en büyük güvencesi, geleceğimizi dini rehberlikle kontrol etmek değil, kusursuz bir sekülerizmdir. Ne demek istediğimi,3. Seküler Norveç’te doğup, ülkemde vekil olanlar anlayacaktır. Umarım ortak geleceğimize inanıyorlarsa hukuk ve sekülerizmin neden elzem olduğunu taraftarlarına anlatırlar. Lütfen hatırlayın, Ortadoğu da bizim seküler toplumumuz tek taş pırlanta gibi ışıldıyordu..Oldukça merak etiğim bir ayrıntı var. İnanç gösteri için kullanılabilir mi? Büyük bir ruh temizliğinden doğan muhteşem bir tevazu ile yaşanması emredilmiyor mu? Buraya gelmeden önce, türbanlı vekillerimizin konuşmalarını taradım. Başkalarının özgürlüklerine dair tek bir kelime kullandıklarına rastlayamadım. Kendi inanç özgürlüklerine gösterdikleri hassasiyeti, Ruhban Okulu, azınlık okulları, cem evleri, bir inanç biçimin mundar olarak ilan edilmesi gibi sorunlu inanç alanlarında göremedim.Mesela bilimin özgürlüğünü kelepçeleyen YÖK hakkındaki fikirlerini de bilmiyorum.Ama şu hakareti bütün haberlerde duydum: “Başımı açarak, bir daha kirlenmeyeceğim.” Bu durumda başı açık olanlar kirlenmişler midir? İnanç üstünden öbürünü kirli ilan edebilmek kimin haddi olabilir?4. Görülüyor ki bir arada yaşama efsanemiz çökmüş.. Kibirden küfelik olmuşsanız, size benzemeyenin çığlığını nasıl duyacaksınız? Bir taraf, bir arada yaşamanın yolunu ararken; öbürü sindirmek, dönüştürmek, özgürlüklerini birer birer yok etmek istiyorsa; Bizi yok ettiğinizde; gelecek olimpiyat tanıtımına kimi koyacaksınız? Biz Sivas’ta yakılan, Gezi de vurulan, evlerine işaret konulan, hayat tarzından ötürü cezalandırılanlarız. Ama her nasılsa kronik mağdur sizsiniz..Azınlığın çoğunluğu ezmesi sürdürülemez. Ama çoğunluğun azınlığı ezmesi sürdürülebilirdir.Gerçekten bu ülkeyi korkunç bir akıbete sürüklemekten kaçınmaya niyetliyseniz; adaletle öç almak arasındaki farkı en kısa zamanda öğrenmelisiniz.Türkiye Cumhuriyetinin gelmiş geçmiş en otoriter hükumeti nasıl oldu da, birkaç dakikasını almayacak olan iç tüzük değişikliğini yapmadı. Acaba planladığı gösterinin kavgaya dönüşmesini hayal ederek kazanacağı politik kar mı cazip geldi? Bunu bilemiyorum ama bir kanun yapıcı olarak ben iç tüzük değişmeden asla pantolon giymeyeceğim.Bizden çatışma bekleyenler için altını çiziyorum: Biz çatışmıyoruz, var olmak için direniyoruz.5. Tarihe dönüp bakarsanız hepimizi neyin beklediğini göreceksiniz. Kendi yarattığınız radikal canavarın sizi de teslim almasını; sadece bizim var olma mücadelemiz önleyebilir.Bundan sonrasını arif olanlara bırakıyorum..
31 Ekim 2013/TBMM
......................................................................

S.Yükselir'in hakaretlerine karşılık sevgili arkadaşım
 Hulya Onur 'dan .........

Sevgili Şafak Pavey
O kadar "bütün" o kadar "tastamam" olduğunu ispatladın ki seni eksiltmeye çalışan o kadın kendi paramparçalığında bu benim diyebileceği yüz arıyor...
O yüzü bulabilirse gözbebeklerine utanç iliştirsin sadece ....
..............................................................

Şafak'ı bu adam bile yıkamadı, Engin de kimmiş! CHP'nin genç milletvekilini, kolunu, bacağını kaybetmesinden çok, büyük aşkla evlendiği Paul Pavey'in kaza sonrasındaki tavrı üzdü... Tarih 24 Mayıs 1996... Saat: 9:00... Yer: Zürih Tren Garı... 19 yaşında, gencecek, cıvıl cıvıl bir genç kadın,"Bu kazanın benim kontrolümün dışında olmuş olması beni çok rahatsız ediyor. Gerçi kader varsa o zaman kontrollü olması veya olmaması hiç önemli değiL. Ama gene de zaman zaman rahatsız oluyorum. Tren garına gidecektim, arkadaşım bekliyordu ve geçikmiştim. Kanserli bir arkadaşım, tedavi için geliyordu Zürih'e. Ben ona peronda bekle demiştim ama o, trene binmeyi tercih etmişti. Bu olaylar ben bilet almaya gittiğimde olan olaylardır. Ben biletleri alırken tren yavaş yavaşlyıreket etmeye başlamıştı. Ben de vergi ödemek zorunda kalmasın diye ona biletleri yetiştirmek için koştum. Kapıda duruyordu. Biletleri uzatırken bir çarpışma, bir el teması oldu ve ben düştüm."
. Tren garında anında yapılan müdahale sırasında bilinci açık olan genç kadın, doktora kol ve bacağı için "Kurtarabilir misin?" diye sorar. "Hayır" yanıtını alınca da "O zaman kalanları kurtaralım, yoksa annem çok üzülür" diyebilecek kadar metanetlidir. Şafak Pavey, kazada bedeninin neredeyse yarısını kaybetti. Ancak Şafak'ı bu olaydan daha çok etkileyen şey, İngiliz eşi Paul Pavey'in tavrı oldu.... Şafak ile Paul, 1994'te Ankara'da tanıştı. Henüz 17 yaşında bir öğrenci olan Şafak ile Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde konuk sanatçı olarak görev yapan müzisyen Paul birbirlerini çok sevdi. Bir yıl sonra İstanbul'da renkli bir düğünle evlendiler. Paul, işi nedeniyle İsviçre'ye gidince, genç kadın da büyük aşkının peşinden Zürih'e uçtu. Şafak burada hem sinema-televizyon öğrenimi görüyor, hem de Zürih Çağdaş Tiyatro ve Dans Grubu'nda dans ediyordu. Başlangıçta her şey güzeldi ancak, Şafak ile Paul'un evliliği araya giren bir başka kadın nedeniyle sarsılmaya başladı. Kazadan sonra ise Şafak'ı büyük bir hüzün bekliyordu. Paul büyük aşkla evlendiği Türk eşini kazadan sonra sadece bir kez ziyaret etti, bir daha yüzünü bile görmedi. Şafak Pavey, 19 Ocak 1997 tarihli Milliyet Gazetesi'ne kırgınlığını şöyle anlatıyordu: "Tüm yaşadıklarım bir yana, beni en çok üzen olay bu oldu. Benim ilk aşkımdı. Onun peşinden her yere taşındım. Ama o benim kadar güçlü değilmiş. Buna çok üzüldüm. Tüm olanlara rağmen ondan hiç nefret etmedim" Şafak ile Paul 1997'de boşandı. Genç kadını büyük aşkının vefasızlığı bile yıkamadı. Sallanarak hareket eden protez bacağına "Johnny Walker", protez koluna da soğuk bulduğu bir Alman ismi olan "Helga" adını taktı. Yoluna devam etti. London School Economics Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde Yüksek Lisans yaptı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği bünyesinde, Orta Avrupa Bölge Sözcülüğü, Engelli Hakları Sözleşmesi Sekreterya Başkanlığı, Cezayir, Sahra, Mısır, Yemen, Suriye, Afganistan, İran ve Lübnan Dış İlişkiler Temsilciliği gibi görevlerde bulundu. Kitaplar yazdı, filmler çekti. İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca ve Farsça yetmedi, uluslararası işaret dilini de iyi derecede konuşmayı öğrendi. 2011'de CHP İstanbul Milletvekili olarak Meclis'e girdi. Halen TBMM'nin en aktif ve en sempatik vekillerinden biri. Hayat dolu... Gülmediği bir fotoğrafını bulmak bile zor.... Şimdi diyeceğimiz o ki; bu güçlü genç kadını kendisini terkeden kolu, bacağı ve "Paul'u" yıkamamış, 100 tane Engin Ardınç vız gelir, tırıs gider..
alıntı/

2 yorum :

ismail dedi ki...

selamlar özgürkadın.. ŞAFAK PAVEY... zaten o müthiş kişiliğiyle aklımızda yer etmişti unutulmaz şekilde.. şimdi mükemmel yazmış .. bu kadar kibar, bu kadar güzel anlatılabilir.. '' anlayana '' tabi, yada '' anlamak isteyene '' .. ben haberleri ve bu olayı izleyememiştim.. buraya aldığın için okuma şansını buldum, çok teşekkür ederim... bu mükemmel konuşmayı kaçırmamış oldum .. bu harika kızın gözlerinden öperim , ağzına sağlık olsun ..
--sevgiyle kucaklıyorum özgürkadın --

ozgrkdn dedi ki...

Gerçekten tarihi bir konuşmaydı !