Söz

Hobi,Elişleri,Gezi,Doğa,Yaşam,Sanat
Hobby,Handmade,Travel,Nature,Life,Art

HAYATIN CEPLERİNİ BİR SİLKELEYİN HELE,
NELER DÜŞECEĞİNİ BİLEMEZSİNİZ !

16.01.2013

Birhan

Birhan'la tanışıp da kendisiyle yüzleşmeyen, tutku sağanağına yakalanmışçasına yolunu kaybetmeyen var mı ?
ki o sağanakta, iki yağmur damlası arası mesafede sevgilinin yüzünü yakalayan gözlerle bakmayı öğretir ;
duyguların en dip odasına son hızla dalar ,o karanlığı yırtarak çekip alır , yüzünüze çarpar inkârlarınızı.....


İlhan Berk O'nun için  :
Şimdi de Birhan Keskin'e göre şiir ne yapmalı?
Ne mi yapmalı şiir?
Sabahları okula giden çocukların ellerinden tutmalı,kızların saçlarını karıştırmalı,otlar,kuşlar,hayvanlar yetiştirmeli,küçük sokaklar,evler,alanlar kurmalı,ıssız dağları şenlendirmeli,kervanlara yol göstermeli, deniz kıyılarına inmeli,sokaklarda dolaşmalı,böcek koleksiyonları yapmalı,kitaplara girmemiş otların elinden tutmalı,gazete okumalı,sevgilinin bağına yardım etmeli,Mısır papirüsleri yetiştirmeli,Karnak yazılarını sökmeli,Pers körfezi boyunca yürümeli,yeşil som ipeklerden dokumalı, insana yabancı herşeyin üstünü çizmeli...
Akşamları işçilerin evlerine inmeli,onlarla sofraya oturmalı,kadınlara beyaz güller armağan etmeli,yeni çayırları sulamalı,Allah'a Ölüm'le yarenlik etmeli,
çırılçıplak dolaşmalı,
çırılçıplak olmalı."
demişti.....

Öyledir de ; şiirleri insanı ters yüz edip astarını savurur bir tokat gibi,,inceden...

"o beni sahilden,kendimi gömdüğüm ,sertleşmiş ıslak kumdan aldı,elledi.
ben,bana düşen acıyı da yaşamıştım,diye düşündüydüm.
içimdeki zayıf hayvan çok olmuştu öleli.
o beni sahilden...
yani yoktu sedefimden başka şeyim.
derin denizlerle,soğuk denizlerle
tuzla,dalgayla boğuştuydum ben,ve hayvanım çıkmıştı benden.
kendi içine kıvrılmış,rüyasını unutmuş
soğuk taş değil miydim artık ben?
o bana bir rüya verdi inanamadım.
bademin neş'esi dedi,al bak,kısacık,dedi.
o benim sedefime elledi..."

Röportajlarında ; "artık kırklı yaşlarının ikinci yarısına atlamış biri olarak muhtemeldir ki olgunlaşmışımdır da bir parça,ama şiirde genç kalayım isterim açıkçası " 
" şiir söz konusu olduğunda şair kendine çok bağlı bir yaratıktır,ipi kendinden menkul.bazıları buna egosantrik der.ama işte bu kendine bağlılıktır ki, insan denen muammayı en içerden kurcalama şansı tanır" 
demekle kendini ne denli açabildiğini de vurgulamış olmuyor mu?

Sigur Rós

BA (Dünya'nın Katı Huyu) bölümündeki şiirleri hakkında sarfettiği 
"insan insandan soğur mu sorusu çok naif kaçmadı mı şimdi! baksana, insan ölebildiğine göre ,kendinden bile soğuyor.benden asla vazgeçmez dediğimiz aşıklarımız bizden soğumuyor mu?biz kendi aşklarımızdan soğumuyor muyuz? yani ben şimdi bunları söylemeyeyim mi? artık herşey tüccarların elinde değil mi yani? dünya hakikaten giderek daha katı bir yer haline gelmiyor mu? evet bunlar böyle,ama kitabın omurgası böyle zaten.bu dünyada ılık yumuşak tatlı bir sürü şey de var.sadece bu kitaba aydınlık yumuşak ılık bir şey girmedi.belki bir iki şiir var görece ılık sayılabilir,o kadar.ama ılık bir şeye,arkadaşlığa ithaf hiç olmazsa..." 
sözleriyle o tutkulu aşk dizelerinin kadınının sert yüzüne de çarpmış olmuyor muyuz?
"Taş Parçaları" nın harlı halinden "Soğuk Kazı" ya donmak da neyin nesi dedirten?

Otobiyografisinde: "22Aralık1963,Kırklareli,Demircihalil.Trakya'nın ayaz gecelerinden biri.Bir yatsı ezanı vakti.İki erkek çocuğundan sonraki kız çocuğu.İyi ki doğmuşum,yoksa Gürhan(benden ikibuçuk yaş büyük) epey bir süre daha kız elbiseleri içinde büyüyecekti.."
"İlkokulun ilk yılı,sol elimi iple bağlıyor öğretmenim.Sağ elimle yazmalıymışım.Okulu sevemedim,bu kır saçlı öğretmeni de.Kaçıyorum,annem geri getiriyor tekrar.Uzun sürdü.Okumayacak bu çocuk diyorlar.Üçüncü sınıfta elimi bağlayan öğretmenden kurtuldum.Sonrası daha kolay olmaya başldı.Bizimkileri yalancı çıkarttım,okudum,yetmedi ,yazdım da.."
diyerek anlatır kendisini...

Gülten Akın ve Ahmet Güntan 'dan alıntılarla yazdığı şiirler var...

Soğuk Kazı kitabında "hem imgelerin kazıma yoluyla,belki de kazıya kazıya oluşturulduğunu; hem de gömülü bir şeylerin kazılıp çıkartıldığı " ima edilir..


" dünyaya tortullar tabakalar yarlar gerektir,
içerde çok yanmışa dışarda karlar gerektir.."

"aşıkken aşk yaşanır,ayrıldıktan sonra yazılır.biz şairler mutluluğumuzdan çok fazla bahsetmeyiz.aşıkken güzelleme yazmak zorunda kalırım,Cemal Süreya söylerdi; 'mutluyken insan neyi yazsın ki?' 
mutluluktan uzun uzun söz edemezsin,mutluyum , nokta. "



BA için ; "baş edilmesi zor bir bilgisi ve mirası  var insan olmanın.insanlığın temel dertleri hiç değişmiyor.'sen bir şahinsin ben garip serçe/attın boynuma demirden pençe' diye bir şarkı vardır,bir aşk şarkısı olarak okunuyor.Bağdat bombalandığı günlerde tesadüfen bir radyoda çalıyordu bu .al uyarla Bağdat'ın bombalanışına.aşkın dili ile savaşın dili arasındaki ayrılık bu basit şarkıdan bile anlaşılıyor..Bachmann..evet iki insan arasında başlıyor faşizm de zalimlik de.ve değişmez bir model olarak topluluklar arasında da geçerli"
der ve o gece,nutku tutulan ilkel insan-dan,vahşete seyirci kalmak-tan ,savaşı yaza-ma-dığından ve nasıl yazıla-ma-yacağından söz ederek;
"bu görüntüler karşısında sadece elimiz kolumuz bağlanmadı,ruhumuz,aklımız sendeledi.bir kalbin varsa savaşı yazamazsın,kalbin elvermez.savaşın şiiri olmazdı"
vurgusuyla Bğ.şiirinin gece boyu sancılarını bizimle paylaşır...

"suyun üstünü kaplayan şeyler
kolaymış çok kolaymış dedin
oysa suda suyun en başında
üstünden atladığın,geçtiğin
beyaz büyük bir hayvan yatıyordu
şimdi bunu söylemeye değecek birşey yok,
oysa suyun üstünü kaplayan şeyler vardı.
suyun üstünü kaplayan şeyleri aralayıp
sudan alman gereken şeyi aldın
kolaymış çok kolaymış dedin,
güller açtıkça kesilmeli diyor annem
oysa tabiatın kanunlarına hiç alışamadım ben
ve rüyamda çok gerekmedikçe bir şey görmem,
bir sebebi vardır,mutlaka vardır
hayııır diye uyanmanın bir rüyadan.
bu ne ki,elin olsun ıslanmıyor senin,bunca zaman
neyi bekliyor,sudaki o büyük beyaz hayvan
kolaymış çok kolaymış dedin..."

şiiri için ;  " bir rüyanın alanında,bilincin dışından ya da altından gelen bir şey.bununla birlikte çok net  'tabiatın kanunlarına alışamadım ben' " diyordu..

Metin Altıok ve Altın Portakal Şiir ödülleriyle Birhan kendi deyimiyle 
"dünyayı sözcüklerle okşayan" bir şair....


" terliymiş mavi gök,bıkkınmış akşamüstü
balkon yorgunmuş,yel söylenecekmiş.
hariçmiş badem dünyadan,sardunya
daha şımaracakmış,Kerem edecekmiş taş,
mayalanacakmış çöl,düze çıkacakmış çukur.
hah hah ha..
sağ sağrımda aşk tozu birikiyor
gamzemde lirik hatıra.
karnımın üstündeki çiyden duyuyorum dünyayı
her ayağım bir başka yöne işaret ediyor.
durmadan değişiyormuş dünya
örümcek bağlıyormuş hatıra..
ruhumdaki sarkaç bir atıyor beni
cesaretin beyaz atına,bir çekiyor içeri
ağulu korkuya.
(ben üretmişim kuşkuyu,benim ipliğimmiş korku! hah.)
örümcek bağlıyormuş hatıra
hah hah ha.
ipim indirsene beni dünyaya
ha.."

Sema Kaygusuz Karaduygun 'da: 
" hayatımdaki en uykusuz kişi Birhan'dır ..Birhan'ın uykusuzluğu yara almaya açık olmaktır.gece gezen herkes gibi,hatır,hatıra ve hafızanın harcıyla örülen hayali bir konakta,yapay ışıklar altında düşe kalka dolaşırken,tarihi bir serüven gibi yaşar karanlığı.iç kanamaya benzer gizli bir hastalıktır uykusuzluğu.başkalarının doyasıya uyuduğu uykulardan kovulmuşçasına gücenik,gece avlanan kuşların bile paydaş olamayacağı yalnızlığı üstlenmek zorunda kalır.tek başına temsilidir kitlesel bir uykusuzluğun."

Her ne kadar ;

" kalbimin kenarında atını durduranlar için akrep beslemekteyim"

dese de nice aşk şiirleri yazacağından emin olduğumuz şairimizin diğer şiir ve röportajları için :
bilgi: bachmann

Hiç yorum yok :